1 Mayıs 2013 Çarşamba

Lunapark

Şu an saat sabahın 1'i, aklıma ihmal ettiğim şeyler geliyor birer birer. Malum gece takip eder bizi, bırakmaz. Eskileri hatırlatır, yenileri yoklar. Sen kafanı sallarsın geçsin gitsin, hatırlamayayım diye, o ise daha beter hücum eder beynine, kanla beraber. Bu aralar değiştim ben de biliyorum. Hayatta ne yapacağıma karar verememem, hiçbir şeye vakit bulamamam, insanlardan soğumam...

Sanki dönüp durduğum labirentteyim, lunaparkın içindeki bir oyun bu. Giriyorsun, yüzleşmen gerekenler var, müzik sesleri duyuyorsun, dönüp duruyorsun. Lakin bir yere varamıyorsun, olduğun yerde duruyorsun. Karanlıklar içinde tek tük ışıklar... Sense yolunu bulmaya çalışıyorsun.

Derin bir ışıkla beraber dışarı çıkıyorsun. Bu sefer havalı tüfeklere geçiyorsun. Dönüp duran oyuncak ördeklerin arasında sen de varsın. Sana da nişan alıyorlar, kaçıp kurtulmaya çalışıyorsun. Ama oyuncakların döngüsünü bozamıyorsun, önündekinden önce ilerleyemiyorsun, hep onu takip etmek zorundasın. Tek yapabildiğin: Vurulmamak için dua etmek. Gerilimin doruklarında hareketsizsin, vücudun kasılmaya başlıyor, seninse elinden gelen hiçbir şey yok.

Sonra bir palyaço olduğunu fark ediyorsun. Her gün çocukları eğlendirmeye çalışıyorsun, yüzünle çeşit çeşit boya. Saatlerce müzikle dönüp duruyorsun ayağındaki o kocaman ayakkabılarla,ya da pabuçlarla, ayakların ağrıyor, sızlıyor. Eve varmaya dört gözle bekliyorsun. Evine gidiyorsun, bu sefer de şeytanların seni rahat bırakmıyor, gene yalnız değilsin. Sana neden yalnız olduğunu soruyorlar, cevap veremiyorsun. Tek başına o koca karavanda ne yaptığını nasıl yaşadığını... Susmalarını bekliyorsun, çünkü verecek cevabın yok. Sonra kendi kendine sormaya başlıyorsun bu soruları ya da hala konuşuyorlar, kestiremiyorsun. Yatağına yattığında hala beyninde yankılanıyorlar. Uykuya dalarken seninleler, susmuyorlar, rüyalarında bile konuşuyorlar. 

Sabah oluyor sonrasında. Ve bir diğer kabusa uyanıyorsun.

2 yorum: